Pages

Ads 468x60px

7.10.2012

ZAYIFLAMAK İÇİN , METABOLİZMANIZI YÖNETİN!


Bir an evvel zayıflamak için uygulanan standart diyetler, metabolizmayı sadece yorar. Oysa kalıcı zayıflık için, metabolizmayı iyi yönetip, dengeli beslenmek gerekir.

Yaklaşan yaz aylarında birer ikişer, herkesin uyguladığı şok, standart gibi çeşitli diyet listeleri yeniden ortaya çıkar.Hareketsiz geçen kış aylarından sonra bir an evvel zayıflamak için, çevremizde hızlı kilo verenlerin uyguladığı listelere cankurtaran sandalları gibi sarılırız.
Listeleri uygulayarak tartılara yansıyan kilo kayıplarını, birkaç ay sonra bir buçuk katı olarak geri alırız. Üstelik aldığımız yeni kilolarımıza, metabolizmamızda oluşan hasarlar da eklenir.
Oysa yapmamamız gereken, kendi metabolizmamızı iyi tanıyıp, onu yönetmeyi öğrenmektir. Yani metabolizmamızın ihtiyaçlarını iyi belirleyip, bu ihtiyaçlara göre dengeli beslenmeli ve aşağıda sayılan diyet hatalarından uzak durmalıyız.
Şok diyetlerle zayıflanabilir mi?
Diyetin amacı, bünyenin dengesini koruyarak zayıflamaktır. Bir an evvel kilo vermeyi amaçlayan şok diyetler ise bünyenin dengesini koruyamadığı gibi, metabolizmanın hızını da yavaşlatır. Yavaşlayan metabolizma, normal yemek düzenine dönüldüğünde verilen kiloların 1 buçuk katını geri alır. Üstelik karaciğer etrafında toplanan yağlar, karaciğer fonksiyon bozuklukları, lipit profilinde bozukluk (kollesterol, trigliserit, LDL kolesterol, HDL kolesterol gibi…), diyabet, yüksek tansiyon ve koroner kalp hastalığı riskini de artırır.
Şok diyetlerle tartılara yansıyan ilk etaptaki kilo kaybı ise, vücuttaki su ve kas kaybından başka bir şey değildir. Üstelik bu tür diyetlerden vazgeçip, gerçekten kalıcı bir şekilde zayıflamaya çalıştığımızda, yeniden kilo vermemiz oldukça zorlaştırır.
Daha çok güzelleşmek adına yapılan şok diyetler, bir yandan vücutta deformasyona neden olurken, diğer yandan pek çok sağlık sorunlarına yol açar. Asansör veya yoyo kiloları adı da verilen bu kilo değişiklikleri; vücudun direncini düşürür, hastalıklara yakalanma riskini artırır. Şok diyetlerle zayıflamaya çalışan kişilerde; saç dökülmesi, adet düzensizliği, libido kaybı, anksiyete, hipoglisemi ve tansiyon düzensizliklerine oldukça sık rastlanır.
Herkesin metabolizması farklıdır. Kişi, kendi metabolizmasına uygun, sağlıklı bir beslenme planı oluşturmalıdır. Bu planı uygulayabilmek için, uzun süreli ve yaşam tarzını değiştiren yeni alışkanlıklar geliştirmek gerekir. Yeni beslenme alışkanlıkları, sıkıcı diyetlerden kurtulmayı sağlarken, dilediğiniz zaman dilediğiniz besini tüketme lüksünü de kazandırır.
Sağlıklı beslenme programı başlangıçta zor gelebilir. Fakat zaman içinde metabolizmanızın bu programa alıştığını, hatta kaçamak yaptığınız zaman ilk itirazın metabolizmanızdan geldiğini göreceksiniz.
Standart diyetlerle herkes zayıflayabilir mi?
İnsanlar bir robot olsaydı, tabii ki standart diyetlerle zayıflanabilirdi. Ancak insanlar robot olmadıkları gibi; cinsiyet, yaş, boy, kilo, kan bulguları, hastalıkları ve genetik mirasları da farklıdır. Üstelik buna, beslenme alışkanlığı ve beslenme koşullarını da eklersek, ‘standart’ kelimesi, insanlarla asla yan yana gelemez.
Örneğin normal kilolu bir insana, günde ortalama 8 bardak su içmesi önerilir. Fakat ağırlığı 120 veya 130 kg olan bir bireyin günde içeceği su miktarının 12 bardak olması gerekir. Eğer bu kişi, sırf standart diyet listesinde yazdığı için su içimini günde 8 bardakla sınırlarsa, tehlike çanları çalmaya başlar. Aynı şekilde minyon tipli birisi, günde 12 bardak su içemez, kilolular kadar ekmek yiyemez, porsiyon miktarları bile çok farklıdır.
Dolayısıyla nasıl kişileri standardize edemiyorsak, diyetleri de standart hale getiremeyiz.
Yapılacak diyette, kişinin vücut yağ oranı, kan değerlerindeki şeker, kolesterol, kan sayımı, ailesinin hastalık öyküsü son derece önemlidir. Zayıflamak için sadece bu kriterleri içine alacak bir diyet değil, bir beslenme programı uygulamak gerekir. Bu program aynı zamanda, yaşam tarzını da değiştireceği için, hem daha sağlıklı olmayı sağlar, hem de kilo problemini ortadan kaldırır. Kişiye özel olarak hazırlanan beslenme planı, verilen kiloları da uzun süre korur.
Diyet besinlerin zayıflamaya katkısı var mı?
Günümüzde pek çok besinin tam yağlı, yarım yağlı ve yağsız formları vardır. Tam yağlı olanlarla, yarım yağlı olanlar arasındaki tek fark, birinin kalorisi yüksekken, diğerinin daha düşük olmasıdır. Vitamin ve mineral değerleri değişmeyen bu ürünlerden yarım yağlı olanların tüketilmesi, kandaki yağ seviyesinin ayarlanmasını ve ürik asidin kontrol edilmesini sağlar.
Tamamen yağsız olan diyet ürünlerde ise biraz daha seçici olmak gerekir. Özellikle çocuklarda diyet ürünlerini kullanmadan önce, yarar ve zarar ilişkisine bakılmalıdır.
Yarım yağlı besinler ise tüm çocuklarda gönül rahatlığıyla kullanılabilir. Çünkü değişen sadece kalori ve lezzettir. Vitamin ve mineral kaybı yoktur.
Bu ürünlerde dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da, diyet ve diyabetin ayrılmasıdır. Diyet yazan yiyeceklerin bazılarının kalorisi, tam yağlı olanlarla aynıdır. Arasındaki farkı anlayabilmek için, etiketinden içeriğinde yer alan maddeleri okumak gerekir. Eğer bir ürünün içeriğinde tatlandırıcı varsa, bu ürün daha çok diyabetliler içindir. Diyabetlilerin kan şekerlerini hızlı artırmadıkları için diyet olarak etiketlendirilirler. Bu ürünlerde kalorisi yüksek olan tatlandırıcılar kullanılır. İçeriğinde tatlandırıcı olan diyet ürünler, sadece tip I diyabetli çocuklara verilmeli. Şeker hastası olmayan çocuklar bu ürünleri kullanmamalıdır.
Diyet ürünlerin bir diğer tehlikesi de ‘diyet kaçamakları’na neden olmasıdır. Kalorisi düşük olan bu ürünler, sınırsız tüketime yol açabilirler. Evet, bu besinler, normal besinlerden yüzde 20-30 daha düşük kalorilidir. Fakat bir yerine 2-3 paket tüketilmesi durumunda, kalori eşitleneceği için, kaybedilecek tek şey lezzet olur. Diyet ürünler genel olarak, öğün aralarında açlığı bastırmak veya nefsi köreltmek için kullanılmalıdır.
Posayı fazla tüketerek zayıflanabilir miyiz?
Meyve, sebze, salatalar, kurubaklagiller, kepekli ekmek, tahıllar ve bulgurda bulunan posa, gerçekten de kişinin kilosunu korumaya yardımcı olurken, bağırsak fonksiyonlarını da düzenler. Fakat posayı tüketirken de, kişinin metabolik özellikleri dikkate alınmalıdır. Örneğin kişinin ishal veya kabız olmasına göre alacağı posa miktarı farklıdır. İshal olunan zamanlarda posa miktarı azaltılırken, kabızlıkta posa artırılmalıdır. Aynı şekilde anemi, bazı tiroid hastalarında, ülser, reflü gibi gastroenterit hastalıklarda da posanın sınırlandırılması gerekebilir.
Bununla birlikte posa, et gibi demir içeren besinler ve süt ve süt ürünleri gibi kalsiyum içeren besinlerle birlikte tüketilmemelidir. Örneğin demir kaynağı etle birlikte, kalsiyum kaynağı olan yoğurt birlikte tüketildiğinde, kişi ne demirden yeterince faydalanabilir, ne de kalsiyumdan. Birbirlerinin emilimini azaltan demir ve kalsiyum, vücut tarafından yeterince kullanılmadan dışarı atılır. Aynı durum, posalı besinlerin demir ve kalsiyumla birlikte kullanılmasında da geçerlidir.
İşte bu tür yanlış beslenme alışkanlıklarından dolayı Türk kadınlarının çoğu, anemik yani kansızdır. Bu durumu düzeltmek için, özellikle gelişme çağındaki çocukların metabolik durumlarına göre bir beslenme düzeni oluşturulmalıdır. Gelişme çağındaki çocuklara fazla posa vermemeli, ancak posanın azlığı durumunda ortaya çıkabilecek kabızlığa karşı da beslenme ve diyet uzmanına danışılmalıdır.
İster çocuk, isterse yetişkin olsun önemli olan, bütün besinlerden belirli ölçülerde tüketmektir. Dengeli beslenme olarak tanımlayabileceğimiz böyle bir beslenme planı kişiyi, karaciğerde büyüme, yağlanma, kemik erimesi, zihinsel fonksiyonlarda bozukluk, diş çürümesi gibi sağlık sorunlarından korur.
Herkes dengeli beslenmeyi öğrenebilir mi?
Herkes, kendi metabolizmasının yöneticisi olduğu zaman, dengeli beslenmeyi de öğrenebilir. Tek bir ürün, tek bir yiyecek, alınan veya verilen kilolardan sorumlu tutulamaz. Çünkü kilo bir bütün olup, bir metabolizma dengesidir.
Eğer siz de metabolizmanızın yöneticisi olmak istiyorsanız işe, neye ihtiyacınız olduğunu, neyin fazla, neyin eksik olduğunu görmek için tükettiklerinizi kaydetmekle başlayın. Böylece “su içsem yarıyor” gibi cümleler kurmaktan vazgeçip, neleri fazla, neleri az tükettiğinizi objektif olarak tespit edebilirsiniz.
Ayrıca kan tahlillerinizdeki bulgularınızı ortaya çıkarıp, inceleyin. Kanınızdaki lipit, kolesterol gibi değerlerin düzeyine bakın. Onlar da metabolizmanız hakkında bilgi verecektir. Son olarak evinizdeki tartınızdan emin olun.
Eğer sonuçlardan memnun değilseniz, o zaman bir beslenme ve diyet uzmanına başvurun. Beslenme ve diyet uzmanı size, metabolizmanızı nasıl yöneteceğiz hakkında bilgiler verecektir. Metabolizmanızı yönetmek ise, hem yaşamınızı değiştirecek hem de çevrenizden eskisinden daha fazla iltifat almanızı sağlayacak.

Güzelleşmek için Bunları Deneyin


Son dönemlerde bakımlı olmakla birlikte doğal olmaya karşı büyük bir ilgi var. Trendler, makyaj modası hep doğallıktan yana. Eğer bu anlamda yeterli bilgiye sahip değilseniz sizler için pratik bilgiler sunuyoruz. Güzelliğiniz için bu küçük dokunuşlara yer vermelisiniz. Buyurun bakalım neler yapmalıyız:

Pratik Güzellik Bilgileri
Pürüzsüz bir cilt için ne yapacağız ?
Karbonat, süt, limon suyu, yoğurt, mısır unu, maydanoz suyu, yaş maya, avakado, muz, elma sirkesi….Bu liste uzar gider..
Süt cilt için en önemli dinlendiricilerden. Süt; cildinizin genç ve pürüzsüz kalmasına yardımcı olur. Sıcak duş sonrası gözenekleri açılan cildinize bakım yapmak için bir parça pamuğu süte batırıp yüz ve boyun bölgenize yedirerek sürün. 5 dakika bekledikten sonra ılık suyla durulayın.
Muzu Yemek Yetmez, Muz Maskesi Uygulamalısınız !
Kuru ciltler ekstra nemlendirmeye ihtiyaç duyar. Haftada 1 kez uygulayacağınız muz maskesi ile cildinizi nemlendirip pürüzsüz bir görünüme kavuşturabilirsiniz. 1 adet muzu ezip püre haline getirin. İçine 1 tatlı kaşığı bal ilave edip karıştırın. Karışımı yüz ve boyun bölgenize uygulayıp 15 dakika bekletin. Ilık suyla durulayın.
Cilt ve vücut sağlığınız için günde en az 6 saat uyumalısınız. Yeterli miktarda uyumak cilt sağlığınızı olumlu etkileyecektir.
Siyah Üzüm Deyip Geçmeyin !

Diyet yalanları


Sağlıklı ve dengeli beslenmek bazısına öyle zor geliyor ki, diyetin sihirli dünyasına saklanıp, yıllar boyu aldığı kiloları bir ayda vereceğine inanıyor.
Diyet, öyle sihirli bir kelime ki, ağızdan çıkar çıkmaz, hayal dünyasının kapılarını ardına kadar açıyor. Zayıflamak için diyetisyene başvuran pek çok kişi, yıllar boyu aldığı kiloları, bir ayda vermenin hayallerini kuruyor. Hayalden kurulan boy ve ağırlık ölçüleri üzerine, yepyeni vücutlar inşa ediliyor.

Oysa zayıflamak için hayale hiç gerek yok. Sadece kişinin kendi durumunun gerçekten farkında olup, hedeflerini gerçekçi belirlemesi yeterli. Aslında kişilerin yaşam tarzı değişiklikleri ile sağlıklı kilolarını korumaları son derece kolay. Fakat yaşam tarzı değişikliğini zor bulanlar, kısa zamanda katı diyetler uygulayarak hızla zayıflamayı tercih ediyor. Ancak yeterince zayıfladıktan sonra diyeti bırakıp, eski beslenme alışkanlıklarına geri döndüğünde verdiği kilolar teker teker geri dönüyor.
 
Amaç bir an önce zayıflamak 
İşte yaşam tarzını değiştirmek ve dengeli beslenmek yerine, beklentilerini sadece ‘diyet’ kelimesine yükleyenlerin davranış biçimleri…

· İlk görüşmeye gelenler, daha önce diyet denemesi olmadıysa gergin, daha önce diyet yapmışsa daha rahat oluyorlar.
· En zayıf gösteren kıyafetler giyip, diyetisyene gelmeden birkaç gün önce diyete başlıyorlar. Bu dönemde vücutlarından yağ yerine su kaybettiklerini bilmiyorlar.
· İlk görüşmeye yanlarında refakatçiyle gelenler, ikinci görüşmeden itibaren yalnız gelmeyi tercih ediyorlar. Çünkü sakladıkları kaçamak yemeklerin ortaya çıkmasından rahatsız oluyorlar.
· Evde tartılan kişiler, diyetisyenin hassas tartısının ölçümüne göre, evlerindeki tartıyı kontrol ediyorlar.
· Gençler de dahil olmak üzere, hemen her hasta boylarının daha uzun olduğunu düşünüyorlar.
· Hemen hepsi, bir an önce zayıflamak istiyor. Hedeflerini haftada 5 kg vermek olarak belirliyor. Pazarlığa girip, ayda 10 kilo vermek üzerine anlaşmak istiyor.
· Diyetle lokal zayıflamak istiyorlar. Örneğin sadece basenden verip, göğüs ölçüsü değişmesin isteyenler o kadar çok ki!
· Bazıları iddia üzerine zayıflamak istiyor. Hanımlar, eşlerinden araba, mücevher gibi eşyalar karşılığında iddiaya girerek zayıflamayı kabul ediyor.
· Büyük çoğunluk hedef kiloyu, sağlıklı kilonun çok altında belirliyor. Her ne kadar beden kitle endeksi kullanılsa da, vücudundaki bütün yağı atmak istiyorlar.
· Günlük yiyecek miktarlarını belirtirken, sorulmazsa öğün aralarındaki cips, çikolata gibi abur cuburlardan hiç bahsetmiyorlar.
· Öğleden sonra tükettikleri 1 dilim pasta veya 2 dilim börek gibi yiyeceklerin, yemedikleri öğlen yemeğine eşit olduğunu düşünüyorlar.
· Zayıflamak için başvuran büyük çoğunluğu, çocuklarının abur cuburlarından atıştırıyor ve bunları hiç belirtmiyor.
· 40 yaşın üzerindeki kadınlar, kilo verince vücutlarında hemen sarkmalar olacağından korkuyorlar.
· Verilen diyet listeleri her zaman evde, işyerinde başkaları tarafından okunup, inceleniyor ve yiyecekler fazla bulunup, mutlaka önerilerde bulunuyorlar.
· Sıvı yağların enerjisiz olduğu düşünülüp, bol zeytinyağlı sebze yemeği tüketiliyor.
· Diyet ürünlerini sınırsız tüketerek, gereğinden fazla kalori alıyorlar.
· Haftada bir gün yapılan uzun yürüyüşlerin yeterli olduğunu düşünüyorlar.
· Kadınlar, menopoz veya sigara bırakma öncesinde diyet yapmak istiyorlar.
· Diyete genellikle bahar aylarında başlanıyor ve tatil döneminde sürdürmek istemiyorlar.
· Gençlerin anne babaları diyetten memnun olsa da, anneanne ve babaanneler çok mutsuz olup, torunlarına diyet yapmamaları için baskı uyguluyorlar.
· Psikolojik açıdan kendisini iyi hissedenler, diyette daha başarılı oluyorlar.
· Doktor tavsiyesi ile diyet tedavisine başlayanlar, kan bulguları düzelince tedaviyi yarım bırakmak istiyorlar.
· Sosyal yaşamı yoğun olanlar, diyet yapmakta zorlanabiliyor.
Aydan Atasoy
Beslenme ve Diyet Uzmanı

Doğuştan engelli çocukları, hayata kazandıran teknoloji Türkiye'de


Tobii Techology, Tobii Assistive ürünleri ile doğuştan engelli çocuklara yeni bir dünyanın kapılarını açıyor. Hareket kabiliyetini kısmi veya tamamen yitirmiş hastalar için umut ışığı olan Tobii Assistive ürünleri, hastaların sadece göz hareketleriyle iletişim kurmalarını sağlıyor.
Tobii Assistive ürünleri doğuştan engelli çocuklara hayatı öğretiyor. Doğuştan engelli çocuk, dünyayı ve iletişim kurmayı bu yazılımlar sayesinde öğrenip, iletişim yeteneğini geliştirebiliyor.  Hayatında hiç iletişim kuramamış engelli çocuklar, bu ürün ile okuyup, yazabiliyor, diafon yardımıyla konuşabiliyor.
Engelli çocuklar göz kontrol teknolojisi sayesinde bakılan alanlar üzerinde, mouse ve klavye ile yapabildikleri işlemlerin yanı sıra, Tobii Technology’nin sunduğu özel yazılımlar sayesinde, çeşitli komut ve uygulamaları kolayca seçebiliyor. Herhangi bir harekete ihtiyaç duymayan çocuklar, bilgisayar kullanıp müzik çalabiliyor, zihinsel gelişimleri için sembollerle zeka oyunları oynuyor, çizgi film izleyebiliyor, cep telefonuyla acil durum aramaları gerçekleştirebiliyor, cümle yazarak ya da belirli kelime gruplarını seçerek bilgisayar yardımı ile konuşabiliyor, TV kumandasını kontrol edebiliyor, acil durumlarda alarm verebiliyor ve gerekli kurumları arayabiliyor.
Tobii Assistive ürünleri öğrenim zorluğu çeken, zeka geriliği ya da benzeri mental problemler yaşayan çocuklar için de iletişim geliştirici ürünler olarak kullanılmasının yanı sıra ALS, Otizm, Rett Sendromu, Serebral Palsi, Ağır Romatizma hastalarına, Tramvatik Beyin Hasarlarına, inme geçirenlere, Kısmi Felçlilere ve Omurilik Felçlilerine de umut ışığı oluyor.

Şalgam Suyu Yapılışı

Akdeniz ve Güneydoğu'da yaygın olarak içilen şalgam suyu insanı gripten koruyor.Vücut direncini arttıran şalgam suyu insanı zinde hissettiriyor.
Şalgam suyu tüketiminin, grip başta olmak üzere soğuk algınlığı hastalıklarını, vitamin yönünden zengin olması nedeniyle önleyici olduğu bildirildi.

Adana'nın 82 yıllık şalgam suyu üreten firmanın yöneticilerinden Emre Göde, AA muhabirine yaptığı açıklamada soğuk havalar nedeniyle, tamamen doğal olan şalgam suyunun vatandaşlar tarafından tercih edildiğini söyledi.

Türkiye'nin dört bir yanından talepler geldiğini vurgulayan Göde, son dönemlerde bazı bölgelerde şalgam suyunun gazlı içeceklerin hakimiyetini kırmaya başladığını vurguladı.

Göde, ''Geçmiş yıllara göre satışlarımız ciddi arttı. Adana şalgamı çok seviliyor ve vazgeçilmiyor. Türkiye'nin her yerinde şalgam suyu üretilebiliyor ancak Adana şalgamının tadı başka'' dedi.
Şalgam suyunun bardağının 50 kuruştan, 1 liraya yükseldiğini, litresini de 3 liradan verdiklerini belirten Göde, misafirlik ve memleket ziyaretlerinde litrelerce şalgam suyunun Adana'dan başka illere götürüldüğünü kaydetti.

Şalgam suyunun Adana'nın sembolleşen içecekleri arasında yer aldığını vurgulayan Göde, vitamin deposu havuçtan elde edilen şalgamın, soğuk havalarla birlikte soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlara karşı da vatandaşlar tarafından tercih edilip tüketildiğini kaydetti.

-Vücut direncini artırıyor-

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Lütfi Barlas Aydoğan, şalgam suyu tüketiminin grip başta olmak üzere soğuk algınlığı hastalıklarını, vitamin yönünden zengin olması nedeniyle önleyici olabileceğini kaydetti.

Şalgam suyunun tamamen havuçtan yapıldığını vurgulayan Aydoğan, vücut direncini artıran bu ürünün sadece yaz mevsiminde değil soğuk havalarda rahatlıkla tüketilebileceğini kaydetti.

-Şalgam suyunun yapılışı-

Şalgam suyu, mor havucun özü alınarak yapılıyor. Önce, bulgur unu mayalanıp bir hafta bekletiliyor, iyice ekşidikten sonra sulandırılıp, dut ağacından yapılan özel tahta fıçılara bırakılıyor. Ardından, mor havuç iyice temizlenip kaynatıldıktan sonra bu fıçılara konuluyor, üzerine de şalgam turpu yerleştiriliyor. Tahta fıçılarda bir hafta daha bekletilen bu karışıma tuz ilave ediliyor.

Fıçı içinde olgunlaştırılan şalgam, bekleme süresi sonunda süzülerek içime hazır hale getiriliyor. Şalgam suyuna acılı olarak içmek isteyenler için bir miktar süs biberinden elde edilen acı sos ilave ediliyor.

7.08.2012

Windows 7 Kurulumu (Resimli Anlatım)

Windows 7 Kurulumu (Resimli Anlatım)
Windows 7 CD’mizi bilgisayarımızın CD-ROM’una yerleştiriyoruz ve kuruluma başlıyoruz.
Windows Yükleniyor...
 Dilimizi Türkçe seçiyoruz.
 Install Now diyip geçiyoruz.
 I accept the lisans terms. kutucuğunu işaretliyip şartları kabul ediyoruz. Next ..
Bilgisayarımız Windows Vista ise format atmamıza gerek yoktur. Buradan UpGrade seçeneğini seçerek UpGrade edebiliriz. Windows XP’de ise UpGrade özelliğini desteklememektedir. Bu yüzden Custom (advanced) tıklayıp kurulumumuza devam ediyoruz.
Windows 7 ’yi hangi diskimize kuracağımızı belirliyoruz.
 Windows 7 Ultima kurulumumuz başladı. Arkamıza yaslanıp bekliyoruz..
Bilgisayarımız reset attıktan sonra ilk Windows 7 Ultima görüntüsünü görmüş olmalısınız.
Aktivasyon kodumuz varsa giriyoruz. Yoksa girmeden Next diyoruz.
ilk baştaki seçenek olan Use recommended setting seçip devam ediyoruz.
Tarih ayarlarımız doğru olmalı. Siz yinede kontrol ettikten sonra Next diyin.
Etrafımızda ki Wireless bağlantılar otomatik olarak karşımıza çıkar.
Network (Bağlantı) tipimizi belirtiyoruz. Resimlerde de gördüğünüz gibi ilk seçenek ev kullanıcıları için, ikinci seçenek ofis çalışanları için, üçüncü seçenek cafe, market, şarküteri vs. iş hanları içindir. Kendimizde uygun olanı seçiyoruz
Ev kullanıcıları seçildiğinde yukardaki gibi ekran çıkıcaktır.
 Oluşturmuş olduğunuz Network(Bağlantı) ağınızda hangi klasörleri paylaşıma açacağınızı bu kısımda seçiyoruz. Bu işlemleri daha sonrada yapabilirsiniz.
Ayarlarımızı yaptık. Tekrar arkamıza yaslanıp bekliyoruz..
Kurulum Tamam Kolay Gelsin.
Windows 7 Kurulumu (Resimli Anlatım)

7.07.2012

Gençlik iksirinin formülü


Herkes genç kalmanın formülü olsun ister. “Sağlık ve güzellik konularında E=mc2 gibi bir sonuç elde edemezsiniz ama yaklaşırsınız. Buna da içinizdeki çocuğu öldürmeyerek başlayabilirsiniz” diyen Dermatolog Dr. Yasemin Fatih Amato, genç kalmak için bazı önerilerde bulundu.
“Gençlik iksiri formülü nedir?” diye düşünürsek bunun cevabı; spor, düzenli ve sağlıklı beslenmedir. Özellikle spor sırasında mutluluk hormonu salınımı artar. Bazı araştırmalarda ise çikolata yenirken salgılanan hormon ile spor yapılırken ortaya çıkan hormonun aynı olduğu görülmüştür.
Spor yaptıktan sonra iyi bir uyku çekmenin de yaşlanmayı geciktirdiği görülmektedir. Düzenli bir uyku için erken kalkmak, gün içinde durmadan hareketli bir yaşam sürdürmek ve en önemlisi gece belli bir saatten sonra elektronik aletlerden uzak durmak gerekir.
Ayrıca içinizdeki çocuk, bol bol gülüp, hemen affetmeyi bilmeli. Yani sağlıklı kalabilmek için affetmeyi öğrenmeliyiz.
Genç kalmak için beslenmedeki püf noktalar
- Günlük 4- 5 porsiyon civarında meyve ve sebze tüketmeye çalışın. Taze tüketmenizi öneririz.
GENÇ VE SAĞLIKLI KALMAK İSTİYORSANIZ SEBZE TABAĞINDAN OLUŞAN BU TARİF TAM SİZE GÖRE!
- Yemeklerinizdeki yağ miktarını düşürün, bir avucu geçmeyecek şekilde badem, ceviz ve fındık tüketebilirsiniz.
- Günde 2-3 litre su tüketmeye çalışın.
- Haftanın 3 günü balık yemeye gayret edin.
- Tahıl ürünlerinin doğala en yakın olanını tüketin, rafine gıdalardan uzak durun.
Genç kalabilmenin sırrı bu organlara iyi bakmaktan geçiyor:
Kalp: Aşk ile seks gençliğin iksiridir. Sağlıklı beslenmenin dışında düzenli bir cinsel hayat kalp sağlınız için gereklidir. Aynı şekilde günde 1 kadeh içilen kırmızı şarap da damarlarınız için önemlidir. Aşk ve seks stresin olumsuz etkilerini sıfırlar. Çağımızın hastalığını tanımlarken stresi hep anlatıyoruz. Stres kanın pıhtılaşmasına, dolayısıyla da kalp krizine yol açan adrenalin hormonunun yüksek seviyede salgılanmasını sağlar. Bu yüzden mutlu çiftler az stresli uzun ömürlü olurlar.
Kemikler: Spor yaparken kuvvetlendirici egzersizler iskeleti güçlendirir. Çünkü kemiklerimiz 40’lı yaşlardan itibaren her yıl yüzde 1, menopoz ile yüzde 6’lar civarında azalır. Erken önlem ileride kemiklerimizin sağlamlığı için önemlidir.
Dizler: Vücudumuzdaki en hareketli bölgemizdir. Neredeyse onlar kadar fazla çalışan bir organ yoktur. Yaşlandığınızda bile merdivenleri rahat çıkmak istiyorsanız şimdiden onlara özen göstermelisiniz. Hareketsiz kalmak dizlerimizi dinlendirmez aksine daha fazla yorar.
Omurga: Bel ağrısını çekmeyen insan nerdeyse yok gibidir. Zaten yapılan araştırmalarda insanların yüzde 80’nin hayatları boyunca en az bir kez bu ağrıyı çektiğidir. Bu ağrıların çoğunluğu zamanla geçse bile sorunlarla uğraşmamız uzun sürebiliyor. Böyle durumda olan kişiler için pilates birebirdir.
Böbrekler: Bitkisel ürünler vücudumuzda detoks etkisi yaratır. Özellikle böbrekler vücudumuzun arıtma tesisleridir. Üre ve atıkları kandan süzerek, idrar ile birlikte vücut dışına atılmasını sağlarlar.
Karaciğer: Yağ, protein ve şeker metabolizmasını düzenlemek, kandaki şeker miktarını ayarlamak, vücuda su üretmek ve daha pek çok görevini yerine getirebilmek için karaciğer 24 saat boyunca durmadan çalışır. Bu sistem aksamaya başladığı andan itibaren iltihaplanma ve siroz gibi rahatsızlıklar meydana gelir.
Genç kalmanın sırrı vücuda spor ve sağlıklı beslenme ile bakmaktır. Bunun dışında büyük bir kısmı psikolojiktir. Psikolojik olarak genç kalabilmek çocuk ruhunuzu kaybetmemekten geçiyor.  

Şifa, enginarın kalbinde!


Enginar aslında olgunlaşmamış bir çiçek tomurcuğudur. Olgunlaşmasına izin verilmeden enginardan faydalanmamız gerekir. Diyetisyen Çağlayan Şahin, enginarın bilinmeyen faydalarını anlattı.
Enginarın tam ortasında herkesi rahatsız eden, yenmeyen tüylü diken benzeri bir doku vardır. Eğer izin verilirde olgunlaşırsa çiçeğe dönüşen işte bu dokudur. İçerisinde ‘enginarın kalbi’ denilen bir yer vardır. Etrafındaki yapraklar ve tüylü doku çıkarıldığında bu kalbe ulaşılır ve en dişe dokunur yeri bu kısmıdır. Yapraklarının da uygun bir pişirme yöntemiyle tüketimi mümkündür.
Besin değerine bakıldığında kalori anlamında bizi çok zorlamayacak bir besin olduğunu da görüyoruz. Bir büyük enginarın kalorisi 25 kalori civarındadır ve eser miktarda yağ içerir. İçerisinde 170 mg potasyum, bol miktarda c vitamini, folat, magnezyum ve posa vardır.
Kolesterol ve enginar
Enginar, karaciğerdeki safra salgısını destekleyerek kolesterol atımını artırır ve karaciğerin kolesterol üretimini azaltır. Enginarın hoş acı tadını veren ve genellikle yapraklarında yoğunlaşan “cynarin”in ise 1970’lerde kolesterol düşürdüğü keşfedilmiştir. Ayrıca yine içerisinde bulunan “luteolin” adı verilen maddenin kötü kolesterol olarak da bilinen LDL kolesterolü düşürdüğü bazı araştırmalarla desteklenmiştir.
KOLESTEROL DENGELEYİCİ ENGİNAR İLE LEZİZ BİR YEMEK. ZEYTİNYAĞLI ENGİNAR TARİFİ İÇİN TIKLAYIN!
İrritabl barsak sendromu ve enginar
Enginar yapraklarının irritabl barsak sendromu yaşayan kişilerde hastalığa bağlı belirtileri azalttığı görülmüştür. 208 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada enginar yaprak ekstresinin irritabl barsak sendromu tedavisinde olumlu sonuçlar verdiği görülmüştür.
Karın ağrısı ve enginar
Hazımsızlık ve karın ağrısıyla seyreden dispepsi rahatsızlığı, genellikle safra kesesinden
salgılanan safranın yetersiz salgılanmasına bağlanır. Yapılan araştırmalar enginar yaprağı ekstresinin bu salgıyı uyardığını göstermektedir.
Karaciğer fonksiyonları ve enginar
Enginar bitkisi devedikeni ailesindendir. Bu aile genel olarak karaciğer ve safrakesesinin korunmasında çok etkilidir. Karaciğerin vücudu temizlediğini düşünürsek, bu bitki de karaciğeri toksin ve enfeksiyonlardan korumaktadır. Bazı Akdeniz ülkelerinde enginar yaprağının suyu şarap veya suyla karıştırılarak kullanılmaktadır.
Diyabet ve enginar
Enginar, şeker hastalarında kan şekerini dengelemede büyük yardımcıdır. Enginarın içerisindeki inulin formundaki karbonhidratın etkisinin görülebilmesi için taze olması tek şarttır.

Biberin Faydaları ve Etkileri




Biber: Acı ve tatlı çeşitleri olan, farklı renklerde sebze ve baharat olarak kullanılan bitkilerin genel adıdır. Biber, özellikle C vitamini açısından oldukça zengindir.
Biberin Faydaları ve Etkileri: İştahı açar, mideyi kuvvetlendirir ve hazmı kolaylaştırır. Romatizmaya iyi gelir. Kanamaları önler. Cinsel arzuyu arttırır. Kırmızı biber, insanı ferehlatır ve nefes yollarını açar. Bronşit ve grip gibi hastalıklarda faydalıdır. Damar tıkanıklığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Acı biber, İştah açar. Akciğerleri temizler ve balgam söktürür. Eklem iltihaplanması, diş ve boğaz ağrıları, romatizma, sindirim sistemi bozuklukları, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklarda faydalıdır.
Biber Nasıl Kullanılır? Sebze olarak yemeklerde ve salatalarda kullanılır. Kızartması yapılır. Ayrıca, baharatı da elde edilir.

KARISINDAN DAYAK YİYEN ADAM AĞLAYARAK POLİSE SIĞINDI



Adana'da bir çiftlikte çobanlık yapan 47 yaşındaki adam, iddiaya göre, işten ayrılmak isteyince 10 yıllık karısının şiddetine maruz kaldı. Eşinin kafasına taşla vurup kollarını ısırdığı öne sürülen kadın, gözaltına alındı. Gözyaşı dökerek dayak yediğini anlatan adam, "Sürekli paramı elimden alıyor, işi bırakmak isteyince de dövüyor" diye konuştu. Eşinden şikayetçi olan adamın ihbarı üzerine olay yerine giden polis ekipleri, kadını gözaltına aldı. Eşini dövdüğünü söyleyen kadın, "Çalışmıyor, bütün uyarılarıma rağmen sık sık işten kaçıyor. Dayağı hak etti. Ben de dövdüm" dedi. Polisler, karısından şiddet gören koca ile ilk kez karşılaştıklarını belirterek şaşkınlık yaşadıklarını söyledi. 'Aile içi şiddet'e karşı çıkartılan yasa kapsamında gözaltına alınan kadın, sorgusunun ardından adliyeye sevk edilecek. Fatih KARAÇALI/ADANA/DHA

CEP TELEFONU CEBİNDE BÖYLE YANDI



Finlandiya'da bir güvenlik kamerasının yakaladığı görüntü görenleri şoke etti. CNET'te yer alan habere göre, 17 yaşındaki Finli bir gencin telefonu cebinde bir anda dumanlar çıkartarak yandı. Cebinden çıkarttığı telefonu bir anda yere atan genç, ne olduğunu anlamaya çalırken, aractaki diğer kişi onun yardımına geldi. Olay, aracı park etmesinin hemen ardından meydana geldi.

Adet dönemine dair efsaneler ve gerçekler

Adet dönemi ile ilgili bilgi eksikliğinden kaynaklanan pek çok hatalı ve yanlış varsayım var. Adet döneminde spor yapılır mı, denize girilir mi, tampon kanamayı engeller mi gibi görüşler kafa karıştırıyor.


Kadın sağlığı ve hastalıkları uzmanı Op. Dr. İbrahim Sözen adet dönemi ile ilgili en çok merak edilen konular hakkında bilgi veriyor.
Adet döneminde spor yapılır mı?

Adet dönemindeyken  her tür spor yapılabilir. Adet döneminde yapılan fiziksel egzersizler ağrıyı dindirebiliyor; hatta bazen egzersiz rahmin ağrılı kasılmalarını bile rahatlatıyor. Bu nedenle adet döneminde spor yapmak sakıncalı değildir.
Adet döneminde yüzülür mü?

Adet dönemlerinde denize girmenin sakıncalı olduğuna dair yaygın inancın tıbbi bir temeli bulunmamaktadır. Adetliyken denize girmek mümkündür. Yüzerek adetten “kesilmezsiniz”, “kanınız pıhtılaşmaz” ya da karnınız ağrımaz. Ayrıca, bu dönemde tampon kullanarak  mayonuzun  lekelenmesini engelleyebilirsiniz.
Tamponlar adet kanamasını engeller mi?

Tampon kullanımındaki en büyük korku, tamponun adet kanamasını engellemesi ihtimalidir. Ancak, bu korku yersizdir çünkü tamponlar sünger gibidir ve sıvıyı emer. Tampon dolduğunda, sıvı tamponu geçerek vajinadan dışarı akar. Doğru yerleştirilmiş tampon kanamayı engellemediği gibi sızıntıya da olanak vermez.
Genç kızlar, bakireler tampon kullanabilir mi?

İlk adet kanamasında bile tampon kullanabilirsiniz. Vajina deliğini kaplayan doğal deri tabakası olan kızlık zarında kanamanın başlamasıyla birlikte doğal bir delik açılır ve sıvı bu delikten dışarı çıkar. İlk adet döneminde, kızlık zarı yumuşak ve kolay esneyebilir olduğundan, ona zarar vermeden, hafif kanamalı günler için tasarlanmış mini veya normal boy tampon kullanabilirsiniz. Bakire iseniz, ilk tamponunuzu kullanmadan jinekoloğunuza danışmanız, tamponu nasıl kullanacağınız konusunda ondan da bilgi almanız faydalı olacaktır.
Adet dönemi ağrıları psikolojik midir?

Adet dönemi ağrıları, psikolojik degil;  tamamen fizyolojiktir. Rahmin kasılmasına neden olan biyokimyasal maddeler ağrıya neden olur. Bunların salınımını önleyen ağrı kesiciler, adet ağrısı için çok etkilidir. Bunların yanı sıra, doktor kontrolünde kullanıldığında doğum kontrol hapları da, adet ağrısının önlenmesinde çok yararlı ilaçlardır. Adet sancılarının bir kısmı çok sık görülen jinekolojik bir rahatsızlık olan endometriozise (çikolata kisti) bağlıdır. Bu durumda, endometriozise yönelik bir tedavi yapmak gerekir.

Adet sancıları doğum yaptıktan sonra geçer mi?

Bir kısım kadında gebelikte ve emzirme sırasında değişen hormon profili nedeniyle, adet sancıları gebelikten hemen sonraki dönemde azalma gösterebilir. Gebelik ve çocuk sayısı arttıkça, adet sancılarının azalma olasılığı artar. Ancak, endometriozise (çikolata kisti) bağlı adet ağrıları olan hanımlarda, bir süre sonra adet ağrıları yine eski düzeyine çıkabilir. Bu durumda, endometriozis hastalığının tanısı için laparoskopik muayeneye ihtiyaç duyulabilir.
Adet döneminde hamile kalınır mı?

Genel olarak yumurtlama zamanı, adetin birinci gününden itibaren 10-18 gün sonradır. Ancak, ender de olsa, daha erken yumurtlamalar olabilmektedir. Bu nedenle, henüz adet kanaması tam bitmemiş olsa da, cinsel ilişki gebelikle sonuçlanabilir. Örneğin, 8. gündeki bir ilişki, sperm 2 gün yaşayabildiğinden 10. gün olan bir yumurtlamada gebelik yaratabilir. Bu nedenle, etkin doğum kontrol metodlarının yerini takvim metodu alamaz.

7.06.2012

Rejim Yapmadan Zayıflama

Tok tutan ve iştah kapatıcı etkisi kanıtlanan özel besinleri yiyerek, rejim yapmadan zayıflayabilirsiniz

Diyet yapmanın en zor yanı, sevdiğiniz pek çok yiyecekten vazgeçmek zorunda kalıp, üstüne bir de iştahınızla baş etmek zorunda kalmanız.

Özellikle iştah kapatıcı etkisi olduğu kanıtlanan özel besinleri rejim yapmadan zayıflamak için denemenizi öneriyoruz. Bu besinlerin vücut üzerindeki etkileri, içeriklerindeki bazı maddeler ve görevleri şöyle sıralanıyor:

Karbonhidratlar: Kepek, buğday gibi tahıl ürünlerinde, sebze ve meyvelerde bulunur.
İçeriğindeki lifler, sindirim sistemini harekete geçirir. Özellikle kompleks karbonhidratlar insanı tok tutar.

Triptofan: Vücutta serotonin oluşmasında ve hücrelere taşınmasında önemli bir görev alır. Serotonin de iştah hissini azaltır. Özellikle muz, avokado, yulaf ve peynirde bulunur.

Krom: Vücuttaki insülin dengesini korur. Kan şekerinin düşmesi açlığa yol açar. Krom ihtiyacınızı karşılamak için fındık, ceviz gibi kabuklu yemişler, brokoli ve tahıl ürünleri yiyebilirsiniz.

Albümin: Can sıkıntısını giderir ve iştahı kapatır. Bu protein, triptofan oluşturarak beyne taşır ve serotonin üretimini artırır. Bezelye, fıstık ve fasulyede bulunur.

Fruktoz: Meyvelerden elde edilen doğal şekerdir. Kan şekeri dengesini kesinlikle etkilemez. Ayrıca yemek sonrası tatlı ihtiyacı duymanızı engeller. Çilek ve bal, fruktozun ana kaynağıdır.

İyot: Tiroit hormonlarının yapımı için gereklidir. Açlık duygusunun gelişmesini engeller. Balık, iyotlu tuz ve soğan, iyot açısından oldukça zengindir.

Tok tutan öneriler
# Karnabaharı ve brokoliyi hafifçe haşlayıp yoğurtla tatlandırın. Bu karışım lif açısından zengin olduğundan, sizi uzun süre tok tutar.
# Salatalığı iyice yıkayın ve kabuklarıyla birlikte ince dilimler halinde kesip üzerine bol bol dereotu serpin. Kalorisi yok denilecek kadar az olan bu sebze oldukça tok tutucudur.
# 250 gr mor eriği biraz tarçınla haşlayın. Bu meyve fruktoz açısından oldukça zengin olmakla birlikte tatlı ihtiyacınızı da karşılayacaktır.
# 200 gr ananası incecik doğrayın ve süzgeçten geçirin. İçine 100 gr kefir ve taze nane ekleyin. Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur.
# Öğünler arasında acıktığınızda kuru erik yiyin. Kuru erik kan şekerinin düşmesini engeller. Ancak fazla abartmayın. Bir kuru erikte 8 kalori var.
# Bir demet maydanozu blendırdan geçirip sebze suyuyla karıştırın. Bir iki damla acı biber sosu ekleyin ve için. Bu içecek yağ yakımını kolaylaştırır.
# Kırmızı elmayı ince dilimler halinde kesip 1 çay kaşığı kıyılmış ceviz ve yarım çay kaşığı yonca balıyla karıştırın. Bu karışım hem doyurucudur hem de bağırsakları çalıştırır.
# Kahvaltıda armudu rendeleyin ve yulafa katın. Bu karışıma biraz da yoğurt ekleyin. Armudun içeriğindeki fruktoz uzun süre açlık hissetmemenizi sağlar.
# Günü canlı geçirmek için kendinize yulaf ezmesi hazırlayıp içine kuru meyveler katın. Bu, karbonhidrat ihtiyacınızı karşılayacaktır.
# Portakal ve 50 gr ıspanak yaprağından oluşan bir salata hazırlayın. Salatayı 50 gr yağsız yoğurt, bir tutam tuz ve karabiberden oluşan bir sosla tatlandırın.

Ananas
Ananasta, bromelain adlı protein sindirici bir enzim bulunur. Bromelain sindirimi kolaylaştırır, vücudun su tutmasını azaltır, iltihapları giderir, Aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir. Ancak bromelainin kan inceltici ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmez. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar oluşturabilir veya kalp hızını yükseltebilir.

Büyükse risk var

Daha büyük göğüslü kadınların meme kanserine yakalanma oranının daha fazla olduğu ortaya çıktı.


16 bin kadın üzerinde yapılan araştırmaya göre memenin büyüklüğü ve genetik mutasyonun meme kanseri ile bağlantısı bulunuyor. Uzmanlar bunun sebebinin kadınlarda bulunan ve hem tümörün hem de memenin büyüklüğünü belirleyen seks hormonu östrojen seviyesi olabileceğini söylüyor.

Araştırmaya katılan kadınlara sütyen ölçüleri soruldu ve hepsinin DNA'sındaki nükleotid polimorfizem adı verilen milyonlarca küçük mutasyon incelendi. 7 genin meme ölçüsünü belirlemede doğrudan bağı olduğu,  üç genin ise meme kanseriyle ilişkisi keşfedildi. Dr. Nicholas Eriksson araştırmanın meme ölçüsü ve kanseri arasındaki bağı ortaya koyan ilk önemli araştırma olduğunu belirtti.

BEDEN KİTLE ENDEKSİ VE ÖLÇÜ İNCELENDİ


2006 yılında da Harvard Üniversitesi tarafından menopoza girmemiş 90 bin kadın üzerinde benzer bir araştırma yapılmış ve büyük göğüs ile meme kanseri arasında bağlantı ortaya çıkmıştı.
Beden kitle endeksi 25 veya daha az olan ama sütyen ölçüsü D veya daha fazla olan kadınlarda, ölçüsü A olanlara göre daha fazla meme kanseri riski altında olduğu belirlendi.

Çok su içti öldü

İsveç'in Uppsala kentinde, bir saat içinde 6 litre su içen bir genç kız, beyninde meydana gelen şişmenin ardından zehirlenerek öldü.
İsmi açıklanmayan genç kızın, bir saat içinde büyük bir bardak ile 6 litre su içtiği, kısa sürede fenalaşması üzerine Uppsala Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldığı ancak kurtarılamayarak öldüğü bildirildi.

Genç kızın hastaneye getirildiği sırada tedavisiyle ilgilenen Doktor Tomas Skommevik, genç kızın içtiği fazla suyun beyinde şişmeye ve zehirlenmeye neden olduğunu açıkladı.

Kilosu 60 ila 100 arasında olan sağlıklı kimselerin günde 2 ila 3,5 litre su içmeleri gerektiğini, çok terleme olması halinde bunun biraz daha artırılabileceğini kaydeden Doktor Skommevik, "Ancak birkaç saat içinde 5 litreden fazla su içmeyi kesinlikle tavsiye etmiyoruz" dedi.

AŞIRI SU NASIL ZEHİRLİYOR?

Gerekenden daha fazla su tüketimi kişinin zehirlenmesine neden olabilir. Aşırı su vücutta; kandaki sodyum miktarının düşmesine (hiponatremi), hücrelerin aşırı su alarak şişmesine, ciddi fiziksel sorunlara, beyin ödemine ve ölümüne neden olabilmektedir.

Aşırı su içmek zehirliyor
 

Yaşlanan cilt için maske tarifleri

Su, gıda ek olarak oldukça faydalı yiyecekler maalesef yaşlanmamak için yeterli değildir.  Ek olarak kahve, alkol, sigara çabuk yaşlanmanın başlıca faktörleri arasında yer alıyor. Ne yazık ki, bir metropolün kirlenmiş atmosferinden kaçış zor, ama onu yenmek mümkündür. Yaşlanma etkilerini azaltmak için maskeler kullanabilir, cildinizi şımartabilirsiniz.  Bu yazımızda yaşlanan ciltler için dört farklımaske tarifleri vereceğiz. Bu maskeleri her ayrı satırda belirtilen malzemeleri karıştırarak yapmalısınız. 15-20 dakika yüzünüzde tuttuğunuz maskeyi yıkarken önce sıcak, sonra soğuk suyla durulayın, ardından hafif bir nemlendirici kullanın. Malzemeler bir blender kullanarak kolaylık karıştırabilirsiniz. Sadece makyaj öncesi temizlenmiş yüze maske uygulayın.
• Malzemeler: 1 çay kaşığı bal, 1 yumurta sarısı, 1 çay kaşığı bitkisel veya zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı limon suyu.
• Malzemeler:2 çay kaşığı keten tohumu yağı ,2 çay kaşığı süzme peynir , 1 tatlı kaşığı maydanoz suyu ya da yeşil çay güçlü olabilir, balık yağı, portakal kabuğu ya da limon, yarım kaşık olacak.
• Malzemeler: Yarım çay kaşığı taze portakal suyu  , yarım çay kaşığı bal, 1 yumurta sarısı, 1 çorba kaşığı bitkisel veya zeytinyağı.
• Malzemeler: 1 orta boy haşlanmış patates, patates sıcak olmalı, yarım kaşık  süt ve yumurta sarısı ,maskeyi ılık uygulamak cildi esnek bırakarak yumuşatır.


Uzay yolculuğu yaşlanmayı yavaşlatıyor

Yerçekimsiz uzay ortamında bulunmak, genlerin çalışmasını etkileyerek yaşlanmayı yavaşlatabilir.
Deneyler için Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) gönderilen solucanlarda, dokuz günün ardından genlerin işleyişinde farklılık gözlemlendi. Bunun sonucunda solucanların yaşlanma sürecinin yavaşladığı tespit edildi.

Scientific Reports'da yayımlanan makaleye göre, uzaydaki solucanlar Dünya'daki hemcinslere oranla daha yavaş yaşlanıyor. İlgili genlerin işleyişindeki değişikliğe yerçekimsiz ortamın mı neden olduğu yoksa ışınlar gibi başka çevresel faktörlerin de mi bulunduğu ise henüz bilinmiyor.

Tokyo'daki Gerontoloji Enstitüsü bilim adamlarından Yoko Honda, uzay yolculuklarının, yerçekimsiz ortamın değişik psikolojik etkilere, hatta denge bozukluğu, kas ve kemik yoğunluğunda azalma gibi fizyolojik hastalıklara neden olabileceğini gösterdiğini belirtti.

Yerçekimsiz ortamın bir canlının yaşlanması ve ömrüne etkileri konusunda ise çok az veri bulunduğunu ifade eden bilim adamı, araştırmanın sonuçlarının, uzayda uzun süre kalacak astronotların sağlığı ile ilgili önlemler almak konusunda yardımcı olabileceğini kaydetti.

Honda başkanlığındaki bilim adamları, Caenorhabditis elegans cinsi solucanların genlerinin uzayda nasıl çalıştığını inceledi. Gen aktivitelerinde önemli değişiklikler tespit eden bilim adamları, 48 genin çalışmasının iki katına çıktığını, 199 genin çalışmasının ise yarı yarıya varana kadar azaldığını gördü.
Çalışmaları azalan genlerden yedisinin, sinir sistemi ve metabolizmayla ilgili olduğunu tespit eden bilim adamları, bu genlerin ayrıca duyuların işlenmesi ve kas hareketleriyle ilgili mesajların iletilmesinde rol oynadığını bildirdi.

Dünya'da yaşayan solucanlarda bu yedi genin çalışmasını durduran bilim adamları, hayvanların normalden daha uzun yaşadığını gördü.
Ayrıca uzayda yaşayan solucanların, ilerleyen yaşla birlikte vücutta artış gösteren ve yaşlanmanın biyolojik markerı kabul edilen glutamatı daha az ürettiği tespit edildi.

Bilim adamları, genlerdeki değişimlerle birlikte bu durumun, uzaydaki solucanların Dünya'daki hemcinslerine göre daha yavaş yaşlandığını gösterdiğini bildirdi.
Aynı etkinin başka canlılar ve insanda da geçerli olup olmadığını tespit için araştırmaların sürmesi gerektiği belirtildi.


7.05.2012

Selülitlerden Yaz Detoksu İle Kurtulun!

Yaz Detoksu ile hem sağlığınıza kavuşmak hem de selülitlerinizden kurtulmak istiyorsanız, işte yapmanız gerekenler...
Detoksun kelime anlamı, vücutta biriken toksik maddelerin atılması ve uzaklaştırılmasıdır. Ancak son zamanlarda sıkça duyduğumuz detoks serüvenleri ise bağırsakları boşaltmaktan ileriye gidememekte, ve hatta sağlığımızı tehdit eder boyutlara ulaşabilmektedir.
İdeal yaz detoksu ne olmalı nasıl olmalı ki sağlığımızı korusun ve geliştirsin? En gerçekçi ve yararlı detoks; sağlıklı beslenme, hareketli yaşam ve bol su tüketimi üçlüsü ile her gün adım adım yenilenmektir. Yaz mevsimini normal doğasında yaşarken, spor ve beslenme alışkanlıklarında yapacağımız küçük takviyelerle, her gün adım adım ilerleyerek yaz detoksu adı altında vücudumuzu yaz mevsimine uyarlamış ve sarsmamış aksine canlandırmış oluruz.
Yaz Detoksunun Adımları
1- Bol bol dinlenin, düzenli uyuyun uykunuzu tam alın.
2- Gün içinde mümkün olduğunca temiz ve açık havada bulunun, olabilecek maksimum ölçüde hareket edin.
3- Bol bol su için. Günde en az 2-3 litre su tüketin. Bol su içmek detoksun vazgeçilmezidir. Su içmeye özen gösterin. Hassas su dengesini bozmamak için susamadan su içme alışkanlığı kazanının.
4- Her içecek su değildir! Ayran ve taze sıkılmış meyve suları, su yerine kabul edilebilecek vücudunuzun su oranına destek sağlayacak içeceklerdir. Ayrıca sebze ve meyvelerin yapısındaki su da su ihtiyacını karşılamak da katkı sağlar. Ancak, çay, kahve, asitli içecekler ve alkollü içecekler sıvı ihtiyacını karşılamaz. Aksine vücuttan su atımını arttırır. Bu nedenle bu tür içeceklerin tüketiminde aşırıya kaçılmayın. Susuzluk hissedildiğinde ilk seçenek her zaman için su olmalıdır.
5- Gün içinde 10 – 15 dakika direk güneş ışığı görüp D vitamini eksikliğine meydan vermeyin.
6- Sağlıklı yeterli ve dengeli beslenin. En önemli öğün kahvaltıdır. Kahvaltı öğünü vücudumuzun çalışmaya başlaması ve gece boyunca azalan kan şekerinin dengelenmesi açısından oldukça önemlidir. Günde 6-8 öğün beslenin ve gün içinde dört saatten uzun aç kalmayın ki metabolizmanız yavaşlamasın.
7- Sağlıklı yiyecekler tüketin. Beslenmenizde; dört ana besin grubu olan et ve çeşitleri, süt ve ürünleri, sebze-meyveler ve tahıl ürünleri her öğünde ihtiyacınızı karşılayacak miktarlarda olsun. Et grubundan kırmızı et, tavuk, hindi ve balık; süt grubundan süt, yoğurt, ayran ve cacık, tahıl ürünlerinden tam buğday ekmeği, tam çavdar ekmeği, bulgur, yulaf, kabuklu pirinç, patates; mevsim sebzelerinden lahana, brokoli, karnabahar, kereviz ve meyvelerden muz, elma, mandalina ve kivi sofranızda mutlaka bulunsun.
8- Yeterli ve kaliteli protein alın. Vücuda gerekli olan azotun ve aminoasitlerin karşılanması için beslenme programınızda proteinin yeterli miktarda yer alması gerekir. Yetersiz veya fazla miktarda protein almak sağlığınızı olumsuz etkiler. Proteinin yetersiz alınması protein depolarınızın yıkılmasına sebep olur. Gereğinden fazla protein alımı ise böbreklerinizi zorlar ve bazı sağlık sorunlarına neden olabilir. Protein ihtiyacınızı sadece bitkisel protein kaynaklarından karşılamayın, kaliteli protein kaynakları olan hayvansal ürünlere de beslenmenizde yeteri kadar yer verin. Günlük protein ihtiyacının karşılanması için günde 2–4 porsiyon et ve et ürünleri, 3–4 porsiyon süt ve süt ürünlerinin beslenmenizde yer alması yeterlidir.
9- Beslenmemiz yeterli ölçüde ve kalitede karbonhidrat içersin. Karbonhidratlar, protein koruyucu özellikleri ve vücutta elzem bazı öğelerin sentezinde kullanıldıklarından dolayı dengeli tüketilmesi gereken besin öğelerindendir. Besin kalitesi düşük olan basit karbonhidratlar yerine kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir.
10-Akıllı yağlar kullanın. Gün boyunca yemekler, salatalar ve besinlerin içerisinde yer alan doğal yağlar ile karşılanan yağ ihtiyacı değişik yağ çeşitlerinden dengeli olarak karşılanmalıdır. Doymuş yağ gereksinimini, etler ve sütlerin içerisinde yer alan doymuş yağ asitleri ile karşılayabilir. Doymamış yağ asitleri tekli doymamış yağ asitleri olan omega-9 ve çoklu doymamış yağ asitleri olan omega-3 ve omega-6 yağ asitleri dengeli bir biçimde almak için haftada 2–3 kez balık tüketmek, yemeklerde ayçiçeği veya mısırözü yağı kullanmak ve salatalara zeytinyağı eklemek yeterli olacaktır. Yanmış yağlardan uzak durulmalı ve yiyecekler ızgara, haşlama ve fırında gibi sağlıklı pişirme yöntemleri ile pişirilmelidir.
11-Pozitif olmalı, stresten uzak durmalı
12-Alkolü mümkün olan en az düzeyde kullanmalısınız. Alkol, vitamin ve minerallerin vücutta etkin olarak kullanılamamasına neden olmakla birlikte, ödem yapar ve vücudunuzu yorar.
13-Sigara kullanmamalı ve sigara içilen yerlerde bulunmayınız.
Yaz detoksunun en büyük faydası selülitleri hayatımızdan uzaklaştımasıdır.
Selülitler her mevsimde, özellikle yaz aylarında kadınların kâbusu haline gelir. Deri altında yer alan yağ dokularının su ve tuz tutarak şişmesi ve şekillerinin bozulması ile oluşan selülitin önüne, doğru yaşam tarzı ile geçilebilir. Selülit oluşumunun engellenmesinde en önemli kural yeterli miktarda su içilmesidir. Yeterli miktarda su içerek, vücutta düzgün dolaşım sağlamak mümkündür. Aşırı miktarda tüketilen çay, kahve ve kolalı içecekler içerdikleri kafein nedeni ile selülite neden olabilirler. Gereğinden fazla tuz tüketimi de aynı şekilde selülite davetiye çıkarır. Boş kalori olan ve besin kalitesi düşük beyaz şeker tüketimi hem şişmanlamaya hem de selülite neden olur.
Bu nedenle günlük tüketilen şeker miktarı azaltılmalıdır. Selülitlerden korunmak için mutfakta kullandığımız pişirme yöntemlerini de doğru seçmemiz gerekir. Kızartma ve kavurma gibi yanmış yağ içeren besinler selülit oluşumunu kolaylaştırır. Bu pişirme yöntemleri yerine ızgara, haşlama ve fırında pişirme tercih edilmelidir. Fazla alkol tüketimi, dolaşımda bozulmalara neden olarak selülit oluşumunu destekler. Bu nedenle bayanların haftada maksimum 3 gün ve günde 1-2 kadehten fazla alkol almamaları gerekir. Genel sağlığın baş düşmanı ve selülitlerin dostu sigaradan da uzaklaşmak doğru bir tercihtir. Selülitle mücadelede en büyük yardımcımız sa egzersizdir. Düzenli egzersiz veya haftada üç kez yapılacak orta tempolu yürüyüşler selülitleri hayatınızdan uzak tutar.
kaynak:Dr. Hastane.Com.Tr Doktoru Hastane.com.tr
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız