Pages

Ads 468x60px

6.06.2013

Çocukların tatilini verimli kılmak için öneriler


Uzun ve yorucu bir okul döneminden sonra nihayet çocuklarımız tatilde... Ancak sınavlar, dersler, erken kalkma zorunlulukları gibi birçok zorluğun geçici bir süreyle de olsa son bulduğu bu dönem, anne ve babalar için başka soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.  Çocuklar tarafından anlamı rahatlama ve serbestlik olan tatil dönemi anne babalar için özellikle zaman ve aktivite planlaması konusunda birçok soru işareti içeriyor.
Okul döneminde bir çocuğun gününün çok büyük bir kısmı okulda geçtiğinden anne babalar için günü programlamak nispeten daha kolaydır. Tatil döneminde ise sabahtan akşama kadar çocuğun evde kalacak olması onları endişeye düşürebilir. Çocuklara yaz programı hazırlanırken; onların “çocuk olmak” ile ilgili ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak gerekiyor.  ”Anne ve babalar çocukların bütün bir okul döneminden çıktıktan sonra yorgun oldukları ve tatilin onların enerjilerini yeniden kazanmaları için kullanılması gerektiği de unutulmamalıdır.
Peki, çocukları için yaz tatilini etkin kullanmak isteyen anne babalar nelere dikkat etmeli? İşte DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Merkezi Klinik Psikolog Cemre Soysal’ a göre çocukların tatil boyunca neler yapacağını planlarken ebeveynlerin unutmaması gereken konular…
Kış boyunca yapamadıkları üzerine yoğunlaşın: Çocukların çoğu zaman darlığı, imkân kısıtlılığı nedeniyle okul döneminde birçok şeyi erteler. Özellikle gitmek isteyip de gidemediğiniz bir gezi alanı, ailecek yapmak isteyip de yapamadığınız bir aktivite varsa bunları yapabilirsiniz. Beraber geçirdiğiniz zamanları artırmaya özen gösterin.
Karnede zayıf not(lar) varsa bunların nedenlerini araştırın: Bütün bir sene geride kaldı. Karnesindeki –eğer varsa- zayıf notu şimdi hatırlatmayın; çünkü artık değiştirebileceğiniz bir şey yok. Yapılacak en faydalı iş, bu dersin başarılamamış olmasının nedenlerini araştırmaktır.
Kitap okumaya zaman ayırın: Çocuklar okul döneminde istedikleri kitapları okumaya zaman bulamayabilirler. Ayrıca okullarda zorunlu olarak okutulan kitapların her biri onların ilgisini çekmeyebilir. Yaz tatili çocukların kitabı sevmelerini sağlamak için çok uygun bir dönemdir. Beraber kitapçıya gidin ve kendi isteğine uygun kitap seçmesine izin verin, aynı zamanda siz de kendinize kitap alın ve onun önünde siz de kendi kitabınızı okuyun ve bunun size verdiği keyfi çocuğunuzla paylaşın. Zevk aldığı kitabı okuyan çocuğun kitap okuma alışkanlığı gelişecek, böylece çocuğunuz okumaya daha istekli olacaktır.
Beş duyuya hitap eden oyunlar oynasınlar: Çocukların dünyayı ve çevreyi en iyi tanımalarının yolu beş duyularını da kullanarak yaptıkları etkinliklerdir. Eski zamanlardan beri bu oyunların en zengin kaynağı “sokak”tır. Sokakta oynanan oyunlar yaratıcılığı, problem çözme becerisini, sosyal ilişkileri geliştirir. Bunu deneyimlemesi için çocuğunuza imkân yaratmaya çalışın. (Sitenizin bahçesi, anneannesinin meyve bahçeli evi veya onun arkadaşlarını da gezinize katacağınız park, orman gezileri…)
Spor yaptırın: Yaz boyunca imkânlarınız dâhilinde çocuğunuzun yüzme, tenis, basketbol gibi açık havada da yapabileceği bir spor yapmasını sağlayabilirsiniz. Kışın okul döneminde kapalı alanda kalan ve genellikle masa başında oturmak zorunda olan çocukların fiziksel aktivite yapmaya ihtiyaçları vardır.
Tatil demek sınırsız televizyon – bilgisayar demek değildir!: Çocukların ebeveynlerinden en büyük istekleri tatil boyunca istedikleri kadar televizyon izlemek veya bilgisayar oynamak olabilir. Fakat unutulmamalıdır ki bunların kısıtlanması çocuğun okul dönemi ile ilgili değil, genel gelişim ve dikkati için gereklidir. Bu nedenle de televizyon ve bilgisayar süreleri yine aşırıya kaçmadan kontrol altında devam ettirilmelidir.
Düzenli olarak ders çalışmalı: Çocuklar yaz tatilinde günlerinin bir kısmını da okulla ilgili çalışmalara ayırmalıdır. Bunun süresi çocuğa göre değişmekle birlikte, dikkate alınması gereken nokta çok ağır bir program olmamasıdır. Anne babalar mümkün olduğunca bu çalışmaları eğlenceli hatta oyun gibi yapmaya özen göstermelidirler. Günlük programdaki çalışma bölümü çocuğun yapmak istediği aktivitelerden önceye alınmalıdır. Böylece istediğini yapabilmek için ders çalışmayı bitirmek çocuk için bir motivasyon olacaktır. 

5.08.2013

Sezaryen için tek şartı açıkladı

Sezaryen ile ilgili yasa tasarısı meclisten geçti. Yasa bundan böyle "tıbbi gereklilik olmadan kadınlar sezaryen yaptıramayacak" diyor.


CNN Türk'e konuk olan Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise bu maddeye açıklık getirdi "Tıbbi gereklilik olmadan yaptıramayacak ama bir kadının sadece doğum korkusu olmasını bile tıbbi gereklillik sayıyoruz. Kanunu bu şekilde yazmamızın en önemli sebebi şudur, normal doğum ve  sezaryen kadınlarımızın önüne iki normal seçenekmiş gibi çıkarıldı. Normal doğum mu sezaryen mi? Doktora ne farkı var denildiğinde: 'Hiçbir farkı yok. İkisi de aynı ama sezaryen yapalım.' denemeyecek." dedi.


RUHSAL AÇIDAN ARZU ETMESİ YETERLİ

Bakan Akdağ kadınların sezaryeni sadece ruhsal açıdan şiddetle arzu etmesini bile tıbbi gereklilik sayacaklarını belirterek tıbbi gereklilik olmadan yapan doktora da ceza verileceğini açıkladı:  Bunlar kötü tıp uygulamaları çerçevesinde değerlendirilecek. Hem ceza yasamızda hükümler var hem de idari yaptırımlarımız olabilecek. Mesela gereksiz sezaryen oranları yüksekse o kuruma eğitim vereceğiz." Sezaryen ile ilgili araştırmalara da değinen Recep Akdağ: Sezaryenle doğan bebekler normal doğan bebeklere göre iki misli obez oluyorlar. Sezaryen ityaç olduğunda başvurulabilecek bir yöntemdir. İhtiyaç varsa zaten yapacak bir şey yok." dedi.

YASAK DEĞİL NORMAL DOĞUMA ÖZENDİRME

Sezaryen oranlarının düşürülmesine yönelik çalışmaların henüz netleşmediğini, ama bununla ilgili öngörüşmeler yaptıklarını bildiren Akdağ, şöyle konuştu:
“Biz meseleyi başından beri bir yasaklama meselesi gibi ele almıyoruz, böyle de almadık. Bu toplu bir program. Bir taraftan insanlar istedikleri zaman güvenli bir biçimde buna ulaşabilsinler ama bu çok nadirleşsin istiyoruz. Bu mutat bir yol, normal bir yol gibi algılanmasın istiyoruz. Bunun için bir çok tedbir alacağız. Normal doğumun özendirilmesi, normal doğuma, özellikle ilk doğumlara daha fazla ödeme yapılması, bizim Sağlık Bakanlığı hastaneleri için söylüyorum, performansın artırılması gibi bir dizi tedbir olabilecek. Bunlara ilişkin detayları Bakanlar Kurulu'na sunacağımız raporda bekleyin.”



Sezaryende son nokta


OBEZİTEYLE MÜCADELE

Obeziteyle mücadele kampanyasıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Akdağ, olumlu tepkiler aldıklarını belirterek, “Ama çok zamana ihtiyaç var. Bu kampanya aslında bizim halkımızda farkındalığı artırmak için attığımız ilk adımlar. Daha önce de küçük küçük ısınma adımları atmıştık. Ama şimdi insanların özellikle kendi vücutları hakkında bir fikir sahibi olmalarını sağlamaya çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

Bu meseleyi kişilerin kendilerinin çözmesi gerektiğini ifade eden Akdağ, “Hiç kimsenin yerine hareket de edemeyiz, yediğimiz miktarı da azaltamayız yediğimiz porsiyonu da küçültemeyiz” dedi.

Kampanyanın iki teması bulunduğunu, bunlardan birinin porsiyonların küçültülmesi, diğerinin de daha çok hareket edilmesi olduğunu dile getiren Akdağ, “10 bin adım” mesajının ise sembolik olduğunu vurguladı.

Akdağ, şunlara dikkati çekti:
“Siz 10 bin adım atamıyor olabilirsiniz ama günlük spor yapıyorsunuzdur, yüzüyorsunuzdur ya da bir spor salonunda ya da evinizde egzersiz programınız vardır. Mutlaka hareket etmek gerekiyor. Belli yaşa göre nabzınızı birazcık harekete geçirecek, hızlandıracak hareketler yapmak gerekiyor metabolizmayı iyice harekete geçirmek için. Maalesef biz millet olarak çok hareketsiz bir millet haline geldik.”

KÜLTÜREL DEĞİŞİM

Hızlı şehirleşmenin beraberinde kültürü de değiştirdiğine işaret eden Akdağ, “İnsanımızın yüzde 70'i hareket etmiyor. İnsanımızın yüzde 70'ine yakını aynı zamanda kilolu ve obez. İkisini bir araya getirirseniz üçte birimiz normaliz, üçte birimiz kiloluyuz, üçte birimiz de obeziz. Obez artı kiloluları şöyle bir toplayın, üçte ikiye denk geliyor. Üçte iki de muhtemelen aynı üçte iki. Hareket de etmiyor. Uzun süre televizyon karşısında oturmalar, bilgisayarlar.”

Kadınlarda şişmanlık oranının daha yüksek olduğunu belirten Akdağ, “Kadınlarımızın şu ikindi günleri, ikindilerde gün yapıyor kadınlar. Bütün Türk kadınlarına sesleniyorum, bu günlerde birbirinize sebze ağırlıklı ikramlarda bulunalım kalorisi düşük içecekler, yiyeceklerle ikram yapalım. Bir ziyarete gittiğinizde orada üç çeşit tuzlu, iki çeşit tatlı, hamur işleri filan varsa zayıflamak filan hiç bunlar söz konusu edilemez, bir taraftan da kilo almaya devam edersiniz. Yaşam biçimini değiştirmek gerekiyor. Biz farkındalık oluşturacağız, belediyelerimiz diğer kuruluşlarımız çevreyi iyileştirecek, böyle gidecek.”

Bunun uzun süreli bir mücadele olduğunu, kazanmak için de farkındalığın geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Akdağ, “Sigarada bunu çok iyi başardık. Ama sigarada iş biraz daha kolaydı. Çünkü sigaranın zararını herkes biraz kabullenmiş durumdaydı. Oysa yeme içmeyle ilgili bu farkındalık düşük” değerlendirmesinde bulundu.
Gazetelere ilan verdiklerini, bilboardları kullandıklarını hatırlatan Sağlık Bakanı Akdağ, basının buna ilgi göstermesinin önemine işaret etti.

1.20.2013

Yaz aylarında muhteşem üçlü
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru, yaz aylarındaki hamileliklerde su başta olmak üzere, ayran, süt ya da az şekerli limonata gibi içeceklerin su ihtiyacını karşılamak açısından önemli olduğunu belirterek, “Gebelerin, yaz aylarında sıvı tüketiminde, gazlı ve şekerli içeceklerden kaçınması doğru olur” dedi.
Prof. Dr. Buyru, yaptığı yazılı açıklamada, yaz aylarında sıcaktan en çok etkilenenlerin başında hamilelerin geldiğini ve yaz gebeliğinin diğer mevsimlerde yaşanan gebeliklere göre daha zor geçtiğini belirtti.

MUHTEŞEM ÜÇLÜ: SU AYRAN SÜT

Gebeleri yaz aylarında en çok susuzluğun etkilediğini aktaran Buyru, şunları kaydetti:
“Yaz aylarında, günler uzun ve sıcak. Sıcak hava ve susuzluk gibi durumlar, gebeleri etkileyebiliyor. Yaz aylarındaki gebelikte, su başta olmak üzere, ayran, süt ya da az şekerli limonata gibi içecekler su ihtiyacını karşılamak açısından çok önemli. Ayrıca, gebelerin, yaz aylarında sıvı tüketiminde, gazlı ve şekerli içeceklerden kaçınması doğru olur.”
"GEBELER SIK SIK AMA AZ YEMELİ"

Prof. Dr. Buyru, gebelerin şeker ve tansiyonunun düzenli seyretmesi için sık sık yemek yemesi gerektiğini vurgulayarak, “Hamilelerin çok uzun süre aç kalmaması, sık sık yemesi gerekiyor. Bu, hamilelerin tansiyon ve şekerinin düzenli seyretmesi açısından önemli. Uzun süren açlık dönemleri sonrasında, gebenin şekerinin düşmesi söz konusu olabilir. Daha küçük öğünlerle sık sık beslenme, dikkat edilmesi gereken bir konu” ifadelerini kullandı.

Yaz aylarında hamilelerin sıcaktan bitkin düşmemeleri için uykularına da her zamankinden daha fazla dikkat etmesi gerektiğine işaret eden Buyru, şunları kaydetti:
“Uyku çok önemli. Uyku saatlerine dikkat etmek gerekiyor. Eğer anne adayı çalışmıyorsa öğlen saatlerinde 1-2 saatini uykuyla geçirebilir. Öte yandan, imkan varsa yaz aylarında yüzmek, gebeler açısından yapılabilecek en iyi egzersizlerden biridir. Fakat enfeksiyon kapmamak için ıslak mayo ile oturmamaları gerekiyor. Yazın dikkat edilecek konulardan biri de öğlen direkt güneş ışığının olduğu saatlerde dışarıda dolaşmamak ve bu saatleri istirahat ederek geçirmektir. Yaz aylarında çalışan hamileler, çalışmayanlara göre daha çok zorlanıyor. Hamileler, çok uzun süre oturarak çalışmamalı, saat başı kalkıp hareket etmeli ve sıvı tüketmeli. Ayrıca, öğlen saatlerini



1.11.2013

Hamilelikte yüksek ateşe dikkat

Halk arasında ateş olarak da tanımlanan vücut sıcaklığının anormal derecede yükselmesi "hipertermi" olarak adlandırılır.

Hamilelikte ateş yükselmesi bazı sorunlara neden olabilir.Beyoğlu Özel Avusturya Sen Jorj Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Adli Şadi Karaman hamilelik ve yüksek ateş hakkında bilgiler verdi.
Hamilelikte Yüksek Ateş:
Tıpta yüksek ateş ya da hipertermi olarak bilinen durum, vücut ısısının normal değerler üzerine çıkmasını ifade eder. Normal vücut ısısı 36-37 derece ( C ) arasında seyreder. 37 derece ( C ) nin üzeri durumlar yüksek ateş olarak kabul edilir. Ateş yükselmesi vücutta oluşan normal dışı bir durumun ilk belirtisidir ve vücut savunma mekanizmalarının faaliyete geçtiğini bize bildirir. Hamile kadınlarda normal vücut ısısı
Hamile olmayanlarla aynıdır. Tek fark yüksek hormon seviyeleri ve vücut direncindeki düşüklük nedeni ile hamile kadınlarda yüksek ateşin daha kolay ortaya çıkması ve etkilerinin de çok önemli olmasıdır.
Hamilelikte yüksek ateş nedenleri nelerdir?
İki grupta incelenirler:
1) Enfeksiyon nedeni ile ortaya çıkan yüksek ateşler:
Gebelikte en sık görülen enfeksiyonlar, gribal enfeksiyonlar, akut üst solunum yolu enfeksiyonları ve üriner (idrar yolları) enfeksiyonlarıdır.
2) Enfeksiyon dışı nedenlerle ortaya çıkan yüksek ateşler
Bu grupta da yüksek ısıya uzun süre maruz kalmak (hamam, sauna, güneş çarpması) ve alerjik reaksiyonlar ve gıda zehirlenmeleri sayılabilir.

YÜKSEK ATEŞİN HAMİLELİKTE ZARARLARI

Yüksek ateşin hamilelikteki olumsuz etkileri, ateş oluştuğundaki gebelik yaşı ve ateşin yükseklik derecesi ve süresi ile ilgilidir. Yüksek ateşin zararlı etkilerinin genellikle 39.derece ( C ) üzerinde ortaya çıktığı bilinmektedir.
1) İlk Üç Aydaki Zararlı Etkiler: İlk üç ay yüksek ateşin hamilelikte en tehlikeli olduğu ve en çok hasar oluşturduğu dönemdir. Bu dönemde organ oluşumları devam etmekte olduğundan ateşin olumsuz etkileri fazladır. Başlıca olumsuz etkiler:
 a) Düşük riskinin artması
b) Nöral Tüp Defektleri denen sinir sistemi oluşum kusurları: Sinir sistemi oluşumu 3-8 haftalar arasında tamamlanır. Bu süre içinde yüksek ateşe maruz kalan gebelerde sinir sisteminin açık kalması ve merkezi sinir sistemi kusurları 3 kat daha fazla oluşmaktadır.
 c) Baş gelişim anomalileri (Mikrosefali )
 d) Göz, damak, çene anomalileri
 e) Kalp kapak anomalileri, sol kalbin gelişme geriliği
 f) Kol ve bacak anomalileri
 g) Zeka geriliği
2) İkinci Üç Aydaki Zararlı Etkiler: Yüksek ateşin en az zarar verdiği gebelik dönemidir. Az sayıda erken doğum ve su kesesi erken açılması rapor edilmiştir.
3) Son Üç Aydaki Zararlı Etkiler: Bu dönemde yüksek ateşin en sık neden olduğu sorun su kesesi erken açılması ve bazı enfeksiyonların yol açtığı Korioamnionitis denen amnion suyunun iltihaplanması durumudur. Bu durum hem anne hem de bebek hayatını tehdit eden son derece ciddi bir hastalıktır. Yüksek ateş doğum ağrılarının erken başlamasına da sebep olmaktadır.

TEDAVİ VE KORUNMA
Hamilelikteki yüksek ateşin tedavisindeki asıl amaç ateşin düşürülmesi ile birlikte
ateşe neden olan faktörün ortadan kaldırılmasıdır. Ateş nedeni enfeksiyon ise bakteriolojik çalışmalarla (Kültür, antibiogram) etken mikroorganizma tespit edilip uygun ve gebeliğe zararsız antibiotiklerle (Ör:Penisilin ve ampisillin grubu gibi) enfeksion tedavi edilmelidir.
Ateşin düşürülmesi için ılık duşlar, soğuk kompresler ve Parasetamol grubu ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir.
Ateş nedeni enfeksiyon dışı faktörler ise bunlardan uzaklaşmak yeterlidir.( Sıcak ortamlardan uzaklaşmak, allerjik yiyecekleri tüketmemek gibi )
Korunma tedbirlerinin başında gebelerin enfeksiyon riskinden kaçınmaları gelmektedir. Özellikle hasta olan ortamlara girmemeleri, kalabalık yerlerde maske takmaları faydalı olmaktadır.
Vücut direncini artırmak için hamilelerin dengeli beslenmeleri, gerektiğinde multivitamin kullanmaları son derece önemlidir.
Hamilelerin ayrıca sıcak hamam, sauna, sıcak küvette banyo gibi ortamlardan kaçınmaları ve güneşte fazla kalmamaları gerekmektedir. Sıcak günlerde ve ortamlarda hamileler çok su içmelidirler.

1.02.2013

Erken ergenlik sebebi olabilir

Acıbadem Kadıköy Hastanesi çocuk ve ergen endokrinolojisi uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, erken ergenliğin çocuğun psikolojik sorunlar yaşamasının yanı sıra ileride kısa boylu kalmasına da neden olabildiğini bildirdi.

Prof. Dr. Semiz, yaptığı yazılı açıklamada, çocukların ergenlik başlama yaşının genellikle anne-babanın ergenlik yaşlarına paralellik gösterdiğini belirterek, ancak bazen çocukların erken dönemde ergenliğe girebildiklerini ve bu durumun hem ruhsal hem fiziksel sağlıklarını olumsuz yönde etkilediğini kaydetti.

"ÇOCUKLARINIZI DOĞAL YOLLARLA BESLEYİN"

Erken ergenliğin tek bir nedeni olmadığı için tamamen önlenmesinin mümkün olmadığını aktaran Semiz, ancak çocukların katkılı gıdalardan uzak tutulması, sağlıklı ve dengeli beslenmelerinin sağlanması, aktivitelerinin artırılması, spora yönlendirilmesi ve cinsel uyarılardan korunmasının önem taşıdığını kaydetti.

Semiz, “Aileler, çocuklarında erken ergenlik belirtileri fark ettiklerinde zaman kaybetmeden uzman bir hekime başvurmalıdır. Çünkü erken ergenlik, çocuğun psikolojik sorunlar yaşamasının yanı sıra ileride kısa boylu kalmasına da neden olabiliyor” uyarısında bulundu.

"KİMYASALLAR DA SEBEP OLABİLİR"

Erken ergenliğin, hormonlu yiyecekler ile plastik, deterjan, böcek ilaçları ve endüstriyel kimyasallar gibi dışarıdan alınan maddelerle ilişkili olabildiğini kaydeden Semiz, hızlı boy ve kilo artışı ile cinsiyet özelliklerinin belirginleşmesiyle erken ergen olan çocukların akranlarından farklılaşmasının çeşitli sorunlara yol açtığını vurguladı. Semiz, açıklamasında “Erken ergenlikte yaşanan bir başka önemli sorun ise boy kısalığı. Cinsiyet hormonlarının etkisiyle yaşıtlarından önce hızlı boy atan çocuğun kemiklerindeki büyüme kıkırdakları erken kapanacağı için büyümesi yaşıtlarından önce tamamlanıyor ve final boyu kısa kalıyor” görüşüne yer verdi.

Bu durumda ihtiyaç duyulursa hormon tedavisine başvurulabildiğine dikkati çeken Semiz, genellikle ailelerin çocuklarına hormon verilmesine dair endişeleri olduğunu, oysa bu tedavide kullanılan ilaçların kalıcı etkileri olmadığını belirtti.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız