Pages

Ads 468x60px

11.27.2012

Beze Büyümeleri

Beze Nedir? Nerelerde Bulunur ?
Bezeler (lenf Nodları) dışarıdan vücudumuza giren mikroorganizmalarla vücudun savaştığı, direnç gösterdiği savunma yapılarımızdır. Boyunda, koltukaltında, kasıklarda, ensede kulak çevresinde, dirsek bölgesinde ve hatta karın içi organlar ile göğüs boşluğunda normalde bulunurlar. Bademciklerimizde birer bezedir. Sağlam kişilerin %50-60'ında ciddi bir rahatsızlık olmadan normal boyutlarda bezelerle karşılaşmaktayız. Bulaşıcı hastalıkların (enfeksiyon hastalıkları) seyiri esnasında bezeler büyüyebildiği gibi; bazı kanserlerle beraber bulunması nedeni ile hem korkutucu olabilmekte hemde erken tanısının konması önem arzetmektedir.

Bezelere Ne Zaman Dikkat Edilmeli ve Hastalık Yönünden Araştırılmalı ?
Bir santimetreden küçük bezeler genellikle hastalık bulgusu değildir. Fasülye tanesi boyutundaki bezelerin başka bir bulgusu yoksa üzerinde durulması gerektiği, bir çok insandada bulunabileceği bilinmelidir. Boyutunda 1,5 cm üzeri, dirsek bölgesinde 0.5 cm, kasıkta 1,5 cm üzeri beze büyüklükleri ise hastalık belirtisi olup araştırılması gerekmektedir. Ancak boyutu ne olursa olsun omuz üseri bezeler aksi ispat edilene kadar ciddi hastalıklara işaret eder. Ense ve kulak bölgesi bezeleri ise çoğunlukla enfeksiyöz hastalıklar arasında görülür.
Beze Büyümelerine Eşlik Edebilen Bulgular Nelerdir?
2 haftadan kısa süreli beze büyümeleri çoğunlukla enfeksiyöz kaynaklıdır. 2. haftayı aşan bir öyküde ise tüberküloz, viral enfeksiyonlar, kanserler akla gelmelidir. Uzun süreli kullanılan ilaçlar (difenilhidantoin, karbamezapin, primidon, suksinatlar, altın tuzları, sulfasalazin, kaptopril, atenolol, kinidin, allopurinolsefalosporin, primetamin) beze büyümelerine yol açabilir.Ateş, kilo kaybı, gece terlemeleri gibi eşlik egen bulgular lenfoma denen beze kanserleri ile beraber bulunabilir. Son günlerde geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonları, döküntülü hastalıklar, diş ve dişeti rahatsızlıkları enfeksiyon hastalıklarına işaret eder.
Bezlerin Muayenesinde Diğer Bulgular Nelerdir?
Bezelerin ağrılı, hassas ve kızarık olması enfeksiyonların bir bulgusudur. Hodgkin hastalığı denilen beze kanserinde bezeler ağrısız, yumuşak, hareketli ve lastik kıvamındadır. Başka tip beze kanseri olan Hodgkin dışı lenfomalarda ise sert ve ağrılı olur.
Eşlik Eden Bulgular Nelerdir?
Bademcik iltahapları, çürük bir diş boyun bölgesi bezelerinin nedeni olabilir. Cilt döküntüleri kızıl, kızamık, kızamıkçık ve diğer viral enfeksiyonlarda görülür. Yeni ortaya çıkan ciltte solukluk, kanamalar ve morarmalarda aksi ispat edilene kadar kanserler akla gelmeli ve hemen ileri tetkiklerin yapılması için doktora başvurulmalıdır. Karaciğer ve dalak büyüklüğün de çoğunlukla kanserlerle beraber olup üzerinde önemle durulmalıdır. Enfeksiyöz mononükleozis dediğimiz bazı viral sistemik enfeksiyonlarda lenfadenopati (lenf bezi büyümesi), cilt döküntüleri, karaciğer ve dalak büyüklüğü yapabilir.
Boyun Bölgesi Bezelerinin Nedenleri Nelerdir ?
Boyun, çene altı, ense ve kulak çevresi lenf bezleri çoğu hastada baş-boyun enfeksiyonuna ikincildir. Uzun süreli boyun bölgesi beze büyümelerinde tüberkülozonda düşünülmesi gereklidir. Beze kanserleri de boyun bölgesinden başlayabilir. Eğer omuz üstü bölgede de varsa tümörler ilk planda düşünülmelidir. Lösemiler genellikle yaygın beze büyüklükleri yapar. Koltuk altı ve kasık bölgesi lenf bezeleri sıklıkla enfeksiyonla beraber olup kol, uyluk ve bacağın cilt enfeksiyonları için ayrıntılı beze muayenesi gerekir.  Ülkemizde çocukluk çağında aileler sıklıkla sol koltuk altı beze yakınması ile doktora başvururlar. Genellikle BCG(verem aşısı) aşısına ikincil gelişip tedavi gerektirmezler.
Vücudun Birçok Yerinde Birden Görülen Beze Büyümeleri Neden Olabilir ?
Yaygın beze büyümeleri daima ciddi  hastalıklarala beraberdir. Ayrıntılı bir öykü ve fizik muayene inceleme tanıda çok yararlıdır.
Viral enfeksiyonlarla, lösemiler ve ileri evre beze kanserleri yaygın lenfadenopati (lenf bezesi büyümesi) yaparlar
Beze Büyümeleri Nasıl Takip Edilmelidir ?
Lenf bezi büyümelerinin izlemi aşama aşama aşağıdaki şekildedir.
a) Eşlik eden anlamlı fizik inceleme bulgusu varsa mutlaka ciddi hastalıklara araştırılmalıdır.
b) Eşlik eden bulgu yoksa 2 veya 3 hafta gözlenir. Bu arada antibiyotik kullanılabilir.
c) 2-3 haftalık gözlem sonunda bezeler tekrar değerlendirilir. Boyutta artışlar var ise ileri tetkikler yapılır.
d) 2-3 haftalık izlemde beze aynı boyutta sebat ediyorsa bir 2-3 hafta daha izlenir. Beze kayboldu ise takipten çıkarılır.
e) İzlem sonunda beze aynı boyutta ise yine ileri tetkikler yapılmalıdır. Gerekirse tanı için beze biyopsisi alınmalıdır.

Böcek Sokmaları

Böcek sokmaları özellikle yaz ve sonbahar başlarında tarlada çalışan, tatil ve piknik yapan insanlar için keyif kaçırıcı bazen de yaşamı tehdit edici bir sorun olmaktadır. Ülkemizde de en önemli böcek sokmaları yaban arısı, eşek arısı ve bal arısı ile ortaya çıkmaktadır.
Böcek sokmalarından sonra yerel reaksiyon, sistemik reaksiyon ve sistemik toksik reaksiyon oluşabilmektedir. Seyrek olarak böcek sokmasından 1 ya da 2 hafta sonra serum hastalığı ya da anafilaksi ortaya çıkabilir
Böcek sokmasından sonra ortaya çıkan reaksiyon kişiden kişiye ve böcekten böceğe değişiklik gösterir. Isırıklar tek tek ya da bir böcek, bir alanda birden çok ısırık yaptığı için gruplar halindedir. Bebekler genellikle reaksiyon göstermezler, küçük çocuklar gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonu, büyük çocuklar hem gecikmiş, hem hızlı aşırı duyarlılık reaksiyonu gösterirler. Olağan reaksiyon ağrı, şişme ve sokulan bölgede etrafında oluşan renk değişikliğidir.
Bölgenin su ve sabunla yıkanması en basit ve etkili tedavidir, buz uygulanması şişliği ve ağrıyı azaltabilir.
Geniş yerel reaksiyon; sokulan bölgenin çevresindeki geniş bir alanın da etkilenmesi durumudur (örneğin dizden sokulan bir kimsede tüm bacağın şişmesi). Bu durumda tedavi normal reaksiyondaki gibidir. Ancak yakınmaları azaltmak için ağızdan bazı ilaçlar vermek gerekebilir. Bu ilaçlara bir doktorun karar vermesi uygun olur.
Bal arısı soktuktan sonra deri içinde kalan iğneyi çıkartma çabaları daha çok, venomun deri içine sokulması ile sonuçlanmaktadır.
Karınca ile sokulmadan 30-60 dakika sonra yerel kaşıntı ve küçük su toplamış kabarcık (vezikül) ortaya çıkmaktadır. Bunu 8-24 saat sonra püstül oluşumu izler. Karınca sokmasından sonra ikincil enfeksiyonlara engel olmak için bol su ve sabunla yıkanmalı, içi su dolu kabarcık sıkılmamalıdır. Topikal steroidli merhemler ve ağızdan H1 antihistaminikler kaşıntıyı azaltmak için kullanılabilir.
Böcek sokması sonrası olan alerjik belirtiler nelerdir?
Böcek sokması olan bölgeden uzakta şişme, kızartı, ürtiker, kaşıntı, kolik şeklinde karın ağrısı, kusma, ishal, göğüste sıkışma hissi, nefes almada zorluk, hırıltılı solunum, at sesi (larinks ödemi bulgusu), dilde şişme olabilir. Bu bulgular, ciddi alerjik reaksiyon ve anafilaksi bulgularıdır ve birkaç dakika içinde ortaya çıkar. Nabzın alınamaması ve kan basıncının düşmesi, bilinç bulanıklığı ve kalp durması yaşamı tehdit eden bulgulardır.
Anafilaksi gelişen her böcek sokması acil tedavisi yapıldıktan sonra alerjiste gönderilmelidir.
Böcek sokmalarından nasıl kaçınabiliriz?
Otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürünmemeli.
Pikniğe, çocuk bahçesine giderken parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giyecekler giyilmemeli.
Yakında uçuşan arı görüldüğünde panik yaratıp, kaçması için saldırıya geçilmemeli (yaban arıları kendilerine saldırıldığında sokmaktadırlar), bir yüzeye yapışmışsa nazikçe kaldırılmalıdır.
Ağzı açık kalmış tatlı içecekler yeniden içilmemelidir.
Çöp tenekelerin ağzı sıkıca kapalı tutulmalıdır.
Ev dışında yenilen yiyeceklerin paketleri sıkıca kapatılmalı, uzun süre ağzı açık bırakılmamalıdır.
Pikniğe, parka giderken tatlı ve bitki kokulu parfümler sıkılmamalıdır.
Evlerin ve arabaların camları kapalı olmalıdır.
Böcek sokmalarında anafilaksi geliştiğinde tedavi nasıl olmalıdır?
Böcek sokmasına bağlı anafilakside tedavi: ABC (Airway= havayolu açıklığı, Breathing= solunum, Circulation=dolaşım) sağlanması Bacakların yükseğe kaldırılması, Sokulan bölgenin üst kısmına turnike uygulanması, Oksijen desteği sağlanması, Ayrıca, hastaya uygulanacak ilaçlara bir doktorun karar vermesi gerekir.
Hastalar anafilaksiye yönelik gerekli tedavileri yapıldıktan sonra en az 48 saat gözlem altında tutulmalıdır. Daha önce anafilaksi geçiren bir kişinin yanında her zaman hazır şırınga edilebilir adrenalin bulunmalıdır. Bu preparatlar ülkemizde yoktur. Daha önce anaflaksi geçirmiş hastalar için Türk Eczacılar Birliği ya da firmalar aracılığı ile bu preparatlar sağlanabilmektedir.

11.20.2012

Bu haberi her kadının saklaması lazım

Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gazi Yıldırım, dünyada her yıl 274 bin kadının, rahim ağzı kanseri dolayısıyla hayatını kaybettiğini belirterek, erken tanı için yıllık muayenenin aksatılmadan yapılması gerektiğini bildirdi.
Doç. Dr. Yıldırım, yaptığı açıklamada, meme, rahim ağzı, kolon, mide, akciğer ve yumurtalık kanserlerinin, kadınlarda en sık görülen kanserler arasında bulunduğunu vurgulayarak, “Çoğu genital kanser, taranmamış kadınlarda gelişir. Üreme çağındaki kadınlarda, kitle veya kist, adet düzeninin bozulması, ara kanama, rahim ağzı, vajina ve vulvada büyüyen kitle, ülser, yara, ilişki sonrası kanama, aniden ortaya çıkan işeme ve dışkılama bozuklukları görüldüğünde kanserden şüphelenilmeli. Menopozdaki kadınlar ise vajina kanamaları ve anormal akıntı durumunda doktora başvurmalı” dedi.

HER YIL 762 KADININ ÖLÜM SEBEBİ

Dünyada her yıl 274 bin kadının rahim ağzı kanseri dolayısıyla hayatını kaybettiğini ifade eden Yıldırım, “Her yıl 493 bin kadına ise rahim ağzı kanseri tanısı konuluyor. Türkiye'de her yıl rahim ağzı kanseri dolayısıyla beklenen ölüm sayısı 762. Her yıl beklenen olgu sayısı ise bin 364” diye konuştu.

BUNLAR KANSER BELİRTİSİ

Yıldırım, kanlı, sulu akıntı, ilişki sonrası lekelenme, ağrısız adet arası kanamalarının rahim ağzı kanseri belirtileri arasında olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Rahim ağzı kanserinde risk faktörleri arasında HPV, erken seksüel aktivite, çoklu partner, AIDS, cinsel temasla geçen hastalık öyküsü ve sigara kullanımı yer almakta. Yapılan araştırmalar, rahim ağzı kanserine yol açan HPV DNA'sının, rahim ağzı kanseri hücrelerinin yüzde 99.7'sinde saptandığını göstermektedir.”

PAP SMEAR RAHİM AĞZI KANSERİNİN TESPİTİ İÇİN ETKİLİDİR

Rahim ağzı kanserine yol açan virüs olan HPV'nin önlenmesi durumunda, kanserin ortadan kalkma olasılığı bulunduğunu anlatan Doç. Dr. Yıldırım, “Rahim ağzı kanserinin erken tanısı için yıllık muayene aksatılmadan yaptırılmalıdır. Pap smear ve kolposkopi gereklidir. Pap smear, rahim ağzı kanserinin tespiti için etkilidir. Cinsel aktivite başladıktan sonra taramaya başlanabilir. Sonrasında da yıllık taramalara devam edilmelidir” dedi.

Yıldırım, rahim ağzı kanserinden korunmak için öncelikle hastalığın nedeninin önlenmesi gerektiğini vurgulayarak, hastalığın gelişmesi durumunda ise erken tanı ve tedavinin çok önemli olduğunu kaydetti.

TEK EŞLİLİK ÖNEMLİ

Rahim ağzı kanserinden korunmak için danışmanlık alınması gerektiğini belirten Yıldırım, “İlişkide prezervatif kullanılmalı, tek eşlilik tercih edilmelidir. Gerekli taramalar düzenli olarak gerçekleştirilmeli” diye konuştu.

Doç. Dr. Yıldırım, rahim kanserinin de en sık görülen genital kanserler arasında olduğunu ifade ederek, rahim kanserinin, genelde 60'lı yaşlardan sonra ortaya çıktığını, yine kadınlarda görülme sıklığı ön sıralarda olan yumurtalık kanserinin de genellikle ileri yaşlarda meydana geldiğini sözlerine ekledi.




Sezaryen yasası umarım işe yarar

Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Ali Turhan Çağlar, tıbbi zorunluluk bulunması halinde doğumun sezaryenle yapılmasını düzenleyen kanun tasarısının yasalaşmasıyla ilgili, “Sezaryenin önüne geçmek için yasal tedbirler önemli, umarım işe yarar.

Ancak sadece yasalar yeterli değil, hekimler ve hastanın kendisi de sezaryenin azaltılmasında çok önemli rol oynuyor” dedi. Çağlar, “Riskli Gebeliklerde Doğum Zamanı Çalıştayı”na katılmak için geldiği Sivas'ta, sezaryenle doğumların son yıllarda bir çok ülkede arttığını söyledi.

Doğumların ABD'de yüzde 30, İskandinav ülkelerinde ise yüzde 20'sinin bu yöntemle yapıldığına dikkati çeken Çağlar, “Türkiye'de çok daha fazla. Yüzde 15-20'lerden son yıllarda yüzde 60'lara kadar çıktı. Hatta bazı özel hastanelerde bu rakam çok daha yüksek” diye konuştu.
Bir kere sezaryenle doğum yapınca diğer doğumların da aynı şekilde olacağını dile getiren Çağlar, “Anne adayı korkuyor ve bu yöntemin kolay olduğunu sanıyor. Doktorlar da anneyi buna yönlendiriyor. Vatandaşlarımız doktorlardan çok medyaya kulak veriyor. Bu nedenle medyaya da, sezaryenin zararlarının anlatılması noktasında önemli görev düşüyor” dedi.

RAHİM YIRTILMASI VAKALARI

Sezaryenli doğumlardaki artışla komplikasyonların da arttığını ifade eden Çağlar, daha önce görmedikleri komplikasyonlarla karşılaştıklarını, 5. kez sezaryene gelen anne adayları gördüklerini belirtti.

Doç. Dr. Çağlar, sezaryenli doğumlarda sık rastlanan vakaların başında rahim yırtılması geldiğini bildirerek, şunları kaydetti:
“Doğum başlamadan veya doğum sırasında sancılarla rahim yırtılıyor. Bu durumda hasta rahmini kaybediliyor. Hatta hasta ve bebek ölebiliyor. Bu çok önemli bir komplikasyon. Normal doğumda görülme oranı yüzde 1-,1.5 iken sezaryende 4-5 kat daha fazla. Yine en sık rastlanan komplikasyon bebeklerde solunum yolu rahatsızlıkları. Bebek ölümü, bebekte gelişme geriliği, beslenme bozukluğu ve astım da sıkça rastlanan komplikasyonlar arasında yer alıyor. Yine her sezaryenle doğumda bir öncekine göre riskler artıyor.”

Sezaryenle doğan bebeklerin en az ilkokul çağına kadar düzenli aralıklarla takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Çağlar, tıbbi zorunluluk bulunması halinde doğumun sezaryenle yapılmasını düzenleyen kanun tasarısının yasalaşmasını önemsediklerini belirtti.
Yasayı değerlendiren Çağlar, “Sezaryenin önüne geçmek için yasal tedbirler önemli, umarım işe yarar. Ancak sadece yasalar yeterli değil, hekimler ve hastanın kendisi de sezaryenin azaltılmasında çok önemli rol oynuyor” dedi.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız